40,2601$% 0.13
46,7458€% 0.13
53,9601£% 0.23
4.316,24%0,46
3.337,10%0,40
10.198,76%-0,26
40,2601$% 0.13
46,7458€% 0.13
53,9601£% 0.23
4.316,24%0,46
3.337,10%0,40
10.198,76%-0,26
Aksiyon filmlerinin efsane ismi Dolph Lundgren, 67 yaşında olmasına rağmen enerjisiyle, duruşuyla ve hayata olan bakışıyla adından sıkça söz ettirmeye devam ediyor. Son yıllarda gündeme gelmesinin bir diğer nedeni ise, 2023 yılında kendisinden 38 yaş küçük olan Norveçli kişisel antrenör Emma Krokdal ile yaptığı evlilik. Bu evlilik kamuoyunda büyük ilgiyle karşılandı ve tartışmalar da beraberinde geldi. Ancak çiftin verdiği röportajlar ve paylaştıkları yaşam tarzı, birçok önyargının yanlış olduğunu gözler önüne seriyor.
Dolph Lundgren ile Emma Krokdal’ın yolları, Kaliforniya’nın West Hollywood bölgesinde bulunan bir spor salonunda kesişti. 2020 yılında tanışan çift, kısa süre içerisinde derin bir bağ kurdu. İlginçtir ki, Krokdal, başlangıçta Lundgren’in dünya çapında tanınan bir aksiyon yıldızı olduğundan haberdar değildi. Bu durum, aralarındaki ilişkinin yüzeysellikten uzak, samimi bir şekilde gelişmesine olanak tanıdı.
Lundgren’in ifadelerine göre, Emma’nın ona olan yaklaşımı oldukça doğal ve içtendi. İlişkileri zaman içinde derinleşti ve pandeminin getirdiği zorluklara rağmen bir arada kalmayı başardılar. Nihayet 2023 yılında, Yunanistan’da sade ama duygusal bir törenle evlendiler.
Dolph Lundgren, bir röportajında evliliklerinin temelinde yatan “basit ama etkili” sırrı açıkladı: Eşine günde en az on kez sarılmak. Bu alışkanlığın, gün içindeki olası stresleri, anlaşmazlıkları ve mesafeleri ortadan kaldırdığını belirtiyor. Sarılmanın duygusal bağ kurmak için güçlü bir araç olduğunu söyleyen Lundgren, bu küçük jestin uzun vadede büyük etkiler yarattığını düşünüyor.
“Sarılmak, sevgi göstergesidir. Eşinizi önemsediğinizi hissettirmenin en sade yollarından biridir,” diyor usta aktör. Özellikle uzun ve stresli günlerde bile bu küçük rutine sadık kalmanın, aralarındaki bağı diri tuttuğunu vurguluyor.
Evlilik sadece duygusal bir bağ değil, aynı zamanda ortak yaşam hedefleriyle de pekişiyor. Lundgren ve Krokdal, birlikte Hard Cut Vodka isimli bir içki markası kurdular. Bunun yanı sıra, film projelerinde de iş birliği yapıyorlar. Bu tür ortak projeler, ilişkilerinin sadece romantik değil, aynı zamanda üretken ve yaratıcı bir yönü olduğunu da gösteriyor.
Lundgren, “Emma sadece eşim değil, aynı zamanda en iyi arkadaşım ve iş ortağım. Birlikte çalışmak, bizi daha da yakınlaştırıyor,” diyerek bu işbirliğinin evliliklerine olumlu katkılar sağladığını belirtiyor.
Dolph Lundgren, yıllarca kamuoyundan gizlediği bir sağlık mücadelesiyle de yüzleşti. Bir dönem kanserle mücadele ettiğini açıklayan Lundgren, bu süreçte Emma’nın desteğinin hayati önem taşıdığını ifade etti. Tedavi süreci boyunca Krokdal, onun hem fiziksel hem de duygusal olarak yanında oldu.
2024 yılında kanseri tamamen yendiğini duyuran Lundgren, bu zaferin arkasındaki en büyük gücün eşinden aldığı sevgi ve destek olduğunu söylüyor. “Bazen sadece birinin yanında olduğunu bilmek bile iyileşmeye yeter,” diye ekliyor.
Çift, 2024 yılı içerisinde Amerikan vatandaşı oldular ve bunu yeni bir başlangıç olarak gördüklerini belirttiler. Kaliforniya’da yaşamak, onlara hem profesyonel hem de kişisel anlamda yeni fırsatlar sundu. ABD vatandaşlığı, özellikle Lundgren’in kariyerinde yeni projelere kapı açarken, Emma için de daha geniş bir sosyal ve profesyonel çevre anlamına geliyor.
Aralarındaki yaş farkı kamuoyunda tartışma konusu olsa da çift bu konuda oldukça rahat ve net bir duruş sergiliyor. Onlara göre, yaş sadece bir sayı. Asıl önemli olan, ortak değerlerde buluşmak, iletişimi güçlü tutmak ve birbirine karşı samimi olmak.
Lundgren, “Bizi bir arada tutan şey yaşlarımız değil, kalplerimiz. Emma ile gülüyor, üretiyor ve hayatın her anını birlikte yaşıyoruz,” diyor.
Dolph Lundgren ve Emma Krokdal’ın evliliği, modern ilişkilerde samimiyetin, saygının ve küçük jestlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Günümüzde pek çok evlilik büyük sorunlar karşısında yıkılırken, Lundgren’in “günde 10 kez sarılmak” gibi küçük ama etkili bir yöntemi, ilişkilerin aslında ne kadar basit temeller üzerine inşa edilebileceğini gösteriyor.
Bu hikâye, “mutlu evlilik” kavramının klişelerle değil, gerçek bağlarla mümkün olduğunu anlatıyor.