39,3992$% 0.46
45,6632€% 0.86
53,5531£% 0.67
4.328,04%0,00
3.412,59%-0,51
9.358,68%0,50
39,3992$% 0.46
45,6632€% 0.86
53,5531£% 0.67
4.328,04%0,00
3.412,59%-0,51
9.358,68%0,50
Orta Doğu bir kez daha tarihî bir dönüm noktasında. 2025’in Haziran ayında İran, İsrail’e karşı eşi benzeri görülmemiş bir askerî operasyon başlatarak bölgedeki dengeleri sarstı. Uzun süredir devam eden gerilim, İran’ın doğrudan ve kapsamlı saldırısıyla yeni bir evreye geçti. Bu gelişme, sadece İsrail değil, aynı zamanda dünya güçleri açısından da bir şok etkisi yarattı. İran, askeri kapasitesi, teknoloji gücü ve stratejik hamleleriyle adeta “Bölgenin kaderini belirleyecek aktör benim” mesajını verdi.
İran, 15 Haziran gecesi başlattığı ve “Gerçek Vaat 3” olarak adlandırılan operasyonda, İsrail topraklarına 360’tan fazla balistik füze ve kamikaze drone fırlattı. Bu saldırılar, bugüne kadar İran tarafından yapılan en büyük ölçekli doğrudan askerî harekât olarak kayıtlara geçti.
Hedef alınan bölgeler arasında Tel Aviv, Hayfa, Kudüs, Bat Yam ve Ashdod gibi stratejik öneme sahip şehirler yer aldı. İran’ın füzeleri İsrail’in gelişmiş hava savunma sistemlerini büyük ölçüde meşgul ederken, bazı füzeler doğrudan hedeflerine ulaştı. Tel Aviv’in merkezinde bir ticaret merkezine isabet eden füze sonucu büyük maddi zarar oluştu, bazı bölgelerde ise elektrik ve iletişim sistemlerinde kesintiler yaşandı.
İran Devrim Muhafızları yetkilileri yaptıkları açıklamada, “Bu operasyon, yalnızca bir uyarıdır. Eğer İsrail saldırılarına devam ederse, cevaplarımız çok daha yıkıcı olacaktır.” ifadelerini kullandı.
İran’ın bu saldırıdaki en dikkat çeken yönlerinden biri, yeni nesil akıllı füze ve drone teknolojilerini başarıyla kullanmasıydı. “Shahed-238” ve “Kheibar Shekan” adlı balistik füzeler, İsrail hava savunma sistemlerini aşarak hassas hedeflere nokta atışı gerçekleştirdi.
Uzmanlar, İran’ın bu teknolojilerle artık sadece sayısal değil, niteliksel olarak da bölgenin en etkili askeri güçlerinden biri hâline geldiğini belirtiyor. Gelişmiş elektronik karıştırma sistemleri ve radar önleyici kaplamalarla donatılmış bu silahlar, geleneksel savunma sistemlerini zorlayacak seviyede.
Bu saldırı sadece füze ve drone’lardan ibaret değildi. İran aynı zamanda psikolojik üstünlük sağlamayı da başardı. İsrail kamuoyunda büyük bir panik yaşanırken, sığınaklara kaçan sivillerin görüntüleri sosyal medyada geniş yankı buldu. İran, sadece bir saldırı düzenlemekle kalmadı, aynı zamanda “biz buradayız, güçlüyüz ve kararlıyız” mesajını çok net bir biçimde verdi.
Tahran yönetimi, operasyondan hemen sonra yaptığı açıklamalarda İsrail’in artık “dokunulmaz bir güç olmadığını” dünyaya gösterdiklerini söyledi.
İsrail, bu saldırılara karşılık olarak İran’ın bazı askeri tesislerine hava operasyonları düzenledi. Ancak İran Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada bu saldırıların “beklenen düzeyde etkili olmadığı” ve “önceden alınan önlemler sayesinde minimum zarar verildiği” belirtildi.
Tahran, saldırıların ardından birçok askeri tesisin yedek hatlara geçirildiğini, füze üslerinin taşındığını ve tüm stratejik noktaların hava savunma sistemleriyle donatıldığını açıkladı. İran’ın bu düzeyde hazırlıklı olması, uluslararası askeri çevrelerde büyük dikkat çekti. İran’ın sadece saldırı kapasitesi değil, savunma refleksi ve operasyonel disiplini de takdir topladı.
İran’ın bu saldırıları, bölgesel dengeleri kökten değiştirme potansiyeline sahip. Birçok Ortadoğu ülkesi, İran’ın gösterdiği güç karşısında diplomatik temaslara hız verirken; Çin ve Rusya gibi küresel aktörlerin İran’a olan desteğini daha görünür hâle getirmesi bekleniyor.
Rusya Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “İran’ın toprak bütünlüğünü koruma hakkı vardır. Tek taraflı saldırılar karşısında sessiz kalınmamalı” ifadelerini kullandı. Çin ise “tüm tarafların itidalli davranması gerektiğini” söylese de, İran’a doğrudan bir kınamada bulunmadı. Bu da Tahran’ın yalnız olmadığını, aksine küresel bir destek ağına sahip olduğunu gösteriyor.
İran’ın bu operasyonla ortaya koyduğu güç tesadüfi değil. Son 10 yılda savunma sanayiine milyarlarca dolar yatırım yapan Tahran, özellikle yerli üretime büyük önem verdi. Geliştirilen silah sistemlerinin %85’i İran mühendisleri tarafından tasarlandı. Devrim Muhafızları’nın organize yapısı, yerel istihbarat desteği ve ülke çapında kurulan mobil savunma üsleri, İran’ı bölgesel bir güç olmaktan çıkarıp küresel aktör statüsüne taşıdı.
İran’ın İsrail’e karşı yürüttüğü bu büyük operasyon, sadece bir askeri başarı değil, aynı zamanda jeopolitik bir manifestodur. Tahran artık yalnızca savunma değil, caydırıcı saldırı kapasitesiyle de masadadır. Bu yeni durum, Orta Doğu’nun geleceğinde İran’ı vazgeçilmez bir aktör hâline getiriyor.
İran, gücünü sadece füze başlıklarından değil; halkının direncinden, teknolojisinden ve stratejik aklından alıyor. Bu da onu bölgedeki birçok ülkenin önüne geçiriyor. Artık dünya, İran’ı sadece izlemiyor; onun adımlarına göre pozisyon alıyor.