38,5992$% 0.33
43,6545€% 0.2
51,3560£% 0.12
4.017,76%0,36
3.240,09%0,05
9.167,58%0,98
38,5992$% 0.33
43,6545€% 0.2
51,3560£% 0.12
4.017,76%0,36
3.240,09%0,05
9.167,58%0,98
ABD Başkanı Donald Trump, yaptığı son açıklamalarla dünya gündemini yeniden meşgul etti. Truth Social adlı sosyal medya platformunda yaptığı paylaşımda, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir anlaşmaya varmanın, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile uzlaşmaktan daha kolay olduğunu ifade etti. Trump’ın bu açıklamaları, Ukrayna’daki savaşın geleceği ve ABD’nin bu konudaki yaklaşımına dair yeni tartışmaların fitilini ateşledi.
Trump, paylaşımında Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek adına bir anlaşmaya hazır olabileceğini belirtti. Özellikle Vladimir Putin’in bu yönde bir irade gösterebileceğini düşündüğünü ifade eden Trump, “Putin ile bir anlaşmaya varmak mümkün olabilir. Ancak Zelenskiy, bu süreci daha karmaşık hale getiriyor,” dedi.
Başkana göre, Rusya tarafı belirli koşullar altında müzakereye açık olabilirken, Ukrayna’nın mevcut tutumu bu diyaloğu sekteye uğratıyor. Trump, özellikle Kırım konusundaki Ukrayna’nın sert duruşunu eleştirerek, bu tavrın barış ihtimalini uzaklaştırdığını savundu.
Trump’ın en çok dikkat çeken ifadelerinden biri ise Kırım üzerine oldu. 2014 yılında Rusya tarafından ilhak edilen Kırım, hâlen uluslararası toplum tarafından Ukrayna toprağı olarak tanınıyor. Ancak Trump, bu bölgenin artık bir “tartışma konusu” olmadığını savundu. Eski başkan, “Kırım, Obama döneminde zaten kaybedilmişti. Bu konunun artık müzakerelerde merkezi bir yer tutması gereksiz” ifadelerini kullandı.
Bu yorumlar, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne verdiği önemi sürekli vurgulayan Zelenskiy yönetimi açısından kabul edilmesi zor bir pozisyon olarak değerlendiriliyor. Nitekim Zelenskiy, defalarca Kırım da dahil olmak üzere tüm işgal altındaki bölgelerin Ukrayna’ya geri dönmesi gerektiğini belirtmişti.
Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i eleştirerek, onunla bir uzlaşmaya varmanın beklediğinden çok daha zor olduğunu söyledi. “Putin ile konuşmak daha basit olabilir. Ama Zelenskiy ile aynı masada oturmak ve bir orta yol bulmak çok daha karmaşık,” diyen Trump, Zelenskiy’nin özellikle Batı’dan aldığı destek nedeniyle uzlaşmaya yanaşmadığını öne sürdü.
Trump, bu açıklamalarıyla ABD’de bazı çevrelerden tepki alırken, bazı yorumcular ise eski başkanın “gerçekçi” bir bakış açısı sunduğunu savunuyor. ABD’nin mevcut yönetimi ise Ukrayna’ya askeri ve ekonomik destek vermeyi sürdürüyor ve Rusya’ya karşı sert tutumunu koruyor.
Trump’ın bu çıkışı, yaklaşan 2024 başkanlık seçimleri öncesinde dış politika vizyonunu yeniden şekillendirme çabası olarak da değerlendiriliyor. Başkanlığı döneminde Rusya ile ilişkilerinde pragmatik bir çizgi izleyen Trump, yeni dönemde de bu yaklaşımı sürdürmeyi planladığını ima ediyor. Özellikle Amerika’nın dış askeri müdahalelerdeki rolünü azaltmak isteyen Trump, Ukrayna Savaşı’nı sona erdirmenin başkanlık vaatlerinden biri olduğunu daha önce de dile getirmişti.
Trump’ın sözleri uluslararası basında geniş yankı buldu. Bazı yorumcular, bu açıklamaların Rusya tarafından memnuniyetle karşılanabileceğini belirtti. Zira Moskova uzun süredir Batı’nın Ukrayna’ya verdiği desteğin çatırdamasını umuyor. Diğer yandan, Ukrayna ise bu tür açıklamaların kendi mücadelesini zayıflatmasından endişe ediyor.
Avrupa ülkeleri ise Trump’ın yaklaşımına temkinli yaklaşıyor. Özellikle Almanya ve Fransa gibi ülkeler, savaşın sona ermesi için diplomasiye açık olduklarını belirtirken, bu sürecin Ukrayna’nın onuru ve egemenliği gözetilerek yürütülmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Donald Trump’ın açıklamaları, Ukrayna krizinin çözümünde alternatif yolların tartışılmasına neden oldu. Ancak bu açıklamaların gerçekte ne kadar etkili olacağı ve sahadaki dinamikleri ne ölçüde değiştireceği belirsiz. Zelenskiy yönetimi hâlâ direnişi sürdürmekte kararlı, Batı desteği güçlü şekilde devam ediyor ve Rusya’nın da pozisyonunda köklü bir değişiklik görünmüyor.
Ancak Trump’ın bu çıkışı, bir kez daha Ukrayna krizinin sadece bölgesel değil, küresel bir mesele olduğunu ve dünya liderlerinin bu konuda farklı bakış açılarına sahip olduğunu gözler önüne serdi. Gelecek haftalar ve aylar, bu açıklamaların ne ölçüde somut etkilere yol açacağını gösterecek.