38,4495$% 0.02
43,6748€% -0.33
51,1428£% -0.2
4.105,10%0,15
3.321,50%0,08
9.432,55%-0,61
38,4495$% 0.02
43,6748€% -0.33
51,1428£% -0.2
4.105,10%0,15
3.321,50%0,08
9.432,55%-0,61
Amerika Birleşik Devletleri’nde eski Başkan Donald Trump’ın göçmen politikaları bir kez daha sert eleştirilerin hedefinde. 2025 yılında seçimlere doğru ilerlenirken, Trump cephesi sınır güvenliği ve çete bağlantılı suçlarla mücadele için çarpıcı adımlar atıyor. Son olarak sadece yasa dışı göçmenleri değil, bazı Amerikan vatandaşlarını da El Salvador’a gönderme fikrini gündeme getirdi. Bu girişim, hem insan hakları örgütleri hem de hukukçular tarafından ciddi şekilde eleştiriliyor.
Trump, geçtiğimiz haftalarda 260’tan fazla göçmeni El Salvador’a sınır dışı ettiklerini duyurdu. Bu kişiler arasında bazı Latin Amerika kökenli bireylerin yanı sıra, ABD doğumlu veya burada uzun süredir yaşayan kişiler de bulunuyor. Trump yönetimi, bu kişilerin çoğunun çete üyeliği ve organize suç faaliyetleri ile bağlantılı olduğunu iddia ediyor. Ancak resmi kayıtlara göre, sınır dışı edilenlerin büyük bir kısmının sabıka kaydı bulunmuyor. Bu durum, uygulamanın meşruiyetini ciddi anlamda tartışmalı hale getiriyor.
Bu operasyonlar, El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele ile yapılan bir dizi görüşmenin ardından hız kazandı. Trump yönetimi, El Salvador’daki yüksek güvenlikli mega hapishane CECOT’a milyonlarca dolarlık destek sağladı. Bu destek, çete bağlantılı kişilerin bu hapishanelere yerleştirilmesi ve güvenliğin artırılması için kullanılacak. Trump, bu sistemi “örnek model” olarak nitelendirerek ABD içinde benzer cezaevi koşullarının kurulmasını da önerdi.
Trump’ın en tartışmalı önerilerinden biri ise, sadece göçmenleri değil, bazı Amerikan vatandaşlarını da El Salvador’a sınır dışı etme planı oldu. Trump, ABD’de suç işlediği tespit edilen ve “göçmen kökenli” olduğu düşünülen kişilerin, çifte vatandaş olmasalar bile, “ulusal güvenlik” gerekçesiyle başka ülkelere gönderilebileceğini savunuyor.
Bu öneri, hukukçular tarafından anayasaya açıkça aykırı olarak değerlendiriliyor. Amerikan vatandaşlarının kendi rızaları olmadan sınır dışı edilmesi, federal yasalar ve anayasanın vatandaşlıkla ilgili hükümlerine doğrudan ters düşüyor. Hukukçular bu adımı, otoriter yönetim tarzının ve popülist söylemlerin tehlikeli bir tezahürü olarak görüyor.
Trump’ın göçmen politikalarının en çarpıcı örneklerinden biri Maryland eyaletinde yaşandı. ABD vatandaşı olan Kilmar Abrego Garcia, belgeleri olmasına rağmen El Salvador’a sınır dışı edildi. Mahkeme kararıyla durdurulmuş olan bu işlem, yürütme organı tarafından görmezden gelindi. Garcia hâlâ El Salvador’da tutulurken, hem ailesi hem de hukuk savunucuları konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
Trump ve Bukele, Garcia’nın geri iadesi yönündeki çağrılara kulak asmıyor. Bu tutum, Amerikan yargı sisteminin etkisizleştirildiği ve vatandaşların haklarının keyfi olarak gasp edildiği yönünde güçlü eleştirilere yol açtı.
Trump’ın bu operasyonları yürütmek için 1798 tarihli “Yabancı Düşmanlar Yasası”nı temel aldığı iddia ediliyor. Bu yasa, savaş durumunda ABD’ye tehdit oluşturan yabancıların sınır dışı edilmesine izin veriyor. Ancak bu yasa barış zamanında ve Amerikan vatandaşları için geçerli değil. Hukuk uzmanları, Trump’ın bu yasayı kullanarak geniş bir sınır dışı kampanyası başlatmasının yasal bir zemine oturmadığını ifade ediyor.
Trump’ın sık sık övdüğü El Salvador’daki mega cezaevi, uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından eleştiriliyor. CECOT isimli bu cezaevinde binlerce kişi küçük hücrelerde tutuluyor, güneş ışığına erişimleri sınırlı ve avukatlarla görüşmeleri engelleniyor. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu hapishaneyi “modern bir işkence merkezi” olarak nitelendiriyor. Trump ise bu koşulları “sert ama etkili” olarak savunuyor.
Trump’ın politikaları yalnızca ABD içinde değil, dünya genelinde de tartışılıyor. Latin Amerika ülkeleri, ABD’nin vatandaşlarını başka ülkelere gönderme fikrini egemenlik ihlali olarak görüyor. İç politikada ise Demokrat Parti ve birçok bağımsız hukukçu, bu uygulamaların ABD Anayasası’nın temel ilkeleriyle bağdaşmadığını savunuyor.
Bazı Cumhuriyetçi seçmenler ise Trump’ın bu politikalarını destekliyor. Özellikle göçmen karşıtı söylemlerin güçlü olduğu eyaletlerde bu tarz adımlar siyasi kazanç olarak görülüyor. Ancak uzun vadede, bu tür uygulamaların Amerika’nın demokratik ve insan haklarına dayalı yönetim anlayışına zarar verebileceği endişesi giderek büyüyor.
Donald Trump’ın El Salvador ile yürüttüğü bu yeni sınır dışı modeli, seçime yönelik stratejik bir hamle olarak görülüyor. Ancak bu model, insan hakları, anayasa ve uluslararası hukuk açısından ciddi riskler taşıyor. Amerikan vatandaşlarının başka ülkelere gönderilmesi fikri, sadece hukuki değil, ahlaki açıdan da büyük bir tartışmayı tetikliyor.
Önümüzdeki günlerde, hem yargıdan hem de kamuoyundan bu politikalara yönelik daha net tepkiler gelmesi bekleniyor. Trump cephesiyse, “sert ama etkili yöntemlerle” suçla mücadeleye devam edeceklerini savunuyor.