38,8158$% 0.05
43,2092€% 0.3
51,3881£% 0.22
4.036,49%0,04
3.235,54%-0,01
9.747,07%3,80
38,8158$% 0.05
43,2092€% 0.3
51,3881£% 0.22
4.036,49%0,04
3.235,54%-0,01
9.747,07%3,80
Kanada’da yaklaşan federal seçimler öncesi ikinci liderler tartışması, yalnızca iç politika değil, küresel diplomasi açısından da dikkat çeken mesajlara sahne oldu. Eski Bank of England Başkanı ve Liberal Parti adayı Mark Carney, ABD eski Başkanı Donald Trump’a karşı sert bir duruş sergileyerek, Kanada’nın değerlerini koruma sözü verdi. Tartışma, Carney’nin sert söylemleri ve muhafazakâr lider Pierre Poilievre’e yönelik eleştirileriyle dikkat çekti.
Toronto’da düzenlenen ve televizyonlardan canlı yayınlanan tartışmada Carney, Trump’ın olası ikinci başkanlık dönemine dair endişelerini açıkça dile getirdi. “Kanada, ABD’de kim seçilirse seçilsin kendi değerleri doğrultusunda hareket edecektir. Eğer Trump yeniden seçilirse, biz ona boyun eğmeyeceğiz” diyen Carney, izleyicilerden büyük alkış aldı.
Bu açıklama, hem uluslararası ilişkiler hem de Kanada’nın dış politikasında yeni bir yön arayışını temsil ediyor. Carney, “Egemenliğimizden taviz vermeyeceğiz. İklim değişikliği, insan hakları ve demokrasi gibi konularda duruşumuz nettir” ifadelerini kullandı.
Carney’nin en sert eleştirilerinden biri ise ana muhalefet lideri Pierre Poilievre’e yönelikti. Poilievre’in ekonomik söylemlerini “boş ve tehlikeli” olarak nitelendiren Carney, “Kanada’nın geleceği popülist sloganlara teslim edilemez” dedi. Poilievre’in vergi indirimi ve küçülen devlet söylemlerini hedef alan Carney, bu politikaların kamu hizmetlerini zayıflatacağını ve sosyal eşitsizliği artıracağını savundu.
Poilievre ise Carney’nin iddialarına karşı çıkarak, “Kanadalılar yüksek vergilerden, artan yaşam masraflarından bıktı. Ben bu sistemi değiştirmeye geliyorum” açıklamasını yaptı. Ancak tartışma boyunca ekonomik göstergeler ve pandemi sonrası toparlanma süreci üzerine gelen sorular, Carney’nin ekonomi geçmişi sayesinde baskın bir pozisyona geçmesine neden oldu.
Carney, küresel ısınma ve enerji politikaları konusunda da iddialı planlarını anlattı. “Dünya, iklim krizinin tam ortasında ve Kanada bu mücadelede öncü rol oynamalı” diyen Carney, yenilenebilir enerji yatırımlarını artıracaklarını ve 2030’a kadar karbon salımını ciddi oranda azaltacaklarını belirtti.
Poilievre ise enerji sektörünü daha çok desteklemeyi planladığını söyledi ve karbon vergisine karşı olduğunu yineledi. Bu noktada iki lider arasında ciddi görüş ayrılıkları olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Tartışmanın ilerleyen dakikalarında dış politika konuları da gündeme geldi. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırıları, Orta Doğu’daki gelişmeler ve Çin ile olan ilişkiler masaya yatırıldı. Carney, Kanada’nın NATO içindeki rolünü güçlendirmesi gerektiğini savundu. “Uluslararası ittifaklarımızı korumalıyız. Güvenlik, sadece askeri güç değil; diplomasi ve değerler temelinde şekillenir” dedi.
Poilievre ise savunma harcamalarının artırılması gerektiğini vurgulayarak, Kanada’nın caydırıcılık kapasitesini güçlendireceğini belirtti.
Sağlık, eğitim ve barınma gibi sosyal konularda da iki liderin vizyonları belirgin şekilde ayrıldı. Carney, kamu hizmetlerinin güçlendirilmesi ve özellikle gençler için konut erişiminin kolaylaştırılması gerektiğini söylerken; Poilievre, özel sektörün bu alanlara daha fazla dahil olması gerektiğini savundu.
Carney, “Herkes için erişilebilir sağlık sistemi bir lüks değil, bir haktır” dedi. Ayrıca üniversite öğrencileri için borç affı ve kamu destekli konut projeleri gibi önerilerini yineledi.
Tartışma sonrası yapılan ilk anketler, Carney’nin performansının özellikle genç seçmenler ve şehirli kesim arasında olumlu karşılandığını gösterdi. Liberallerin oy oranlarında küçük de olsa bir artış gözlemlenirken, Poilievre’in çekirdek seçmen kitlesindeki desteği ise güçlü kalmaya devam ediyor.
Analistler, Carney’nin Trump karşıtı net mesajlarının uluslararası medyada da yankı bulduğunu belirtiyor. Bu duruş, özellikle Kanada’nın ABD’ye ekonomik ve politik bağımlılığı düşünüldüğünde, seçmen nezdinde “bağımsız liderlik” mesajı olarak algılanabilir.
Ekim ayında yapılacak federal seçimlere doğru ilerlerken, bu tür tartışmalar seçmenin kararında belirleyici olmaya devam edecek. Carney’nin ekonomik deneyimi ve küresel vizyonu, Poilievre’in ise halkla daha doğrudan iletişim kurma yeteneği seçim sürecinin iki temel eksenini oluşturuyor.
Sonuç olarak, Mark Carney’nin ikinci tartışmada sergilediği kararlı duruş ve Trump’a yönelik sözleri, seçim atmosferine yeni bir dinamizm kazandırdı. Kanada seçmeni, yalnızca iç politikaya değil, küresel gelişmelere karşı da pozisyon alan liderler görmek istiyor. Bu seçim, sadece Kanada’nın değil, belki de Kuzey Amerika’nın gelecek vizyonunu da şekillendirecek.